Bilgilendirme Türkistan ve İslam

turkistan

SMS Onaylı
Normal Üye
Katılım
19 Ağu 2018
Mesajlar
208
8HboTt.jpg

" Turkistan İslam Cumhuriyeti Arması"

Türk kelimesine -”İstan” yer bildirme eki getirilerek yapılan bu kelime, Türk yurdu mânâsına gelmekte olup, doğu ve batı olmak üzere Asya kıt’asında büyük bir bölgedir. Tabiî coğrafyası, etnoğrafik ve târihî mânâsı ile Türkistan’ın hudûdları; Güneyden Gürgan nehri, Horasan dağları, Kopet dağı, Kuhî Baba, Mezdûran, Tapcak ve Ak dağları, Hindukuş sırtları, Mustag-Kuenker sıradağları; doğudan Sucav civarında 98° 50’ kuzey paraleli ile 40° 50’ doğu meridyeni noktası, kuzeyden Cungarya ve Kazakistan’ın kuzey hudutlarını meydana getiren irtiş havzası ve Aral-irtiş su ayrımı hattının kuzey yamaçları, batıdan Kuzey Ural dağı, Yayık nehri, İdil’in denize döküldüğü yer olan Bökey Orda ve Hazar denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü altı milyon kilometre kare civarındadır.
Türkistan’ın, coğrafî özelliği yüzünden insanlık târihinin başlangıcından beri, canlı bir târihi vardır. Bölgeye ilk yerleşenlerin kimler olduğu bilinmiyorsa da, Türkistan’ın güney ve güneybatısında Kafkas kavimlerinin, Seyhun ve Ceyhun kıyıları ile Aral gölü civarında Massageteslerin, Yedisu bölgesinde Şu kavminin ve Doğu Türkistan’da Sakaların yerleştiği zannedilmektedir. Massagatesler, Şu kavmi ile Sakaların, Türklerin ataları olduğu kabul edilir. Türkistan M.Ö. altıncı asırdan itibaren Arî kavminin akınlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu kavmin Akamanışlar boyu, siyâsî nüfuzlarını kuvvetlendirerek, bölgeyi bir süre ellerinde tuttular. M.Ö. dördüncü asrın sonlarına doğru Türkistan’ın güney hudûdları Büyük İskender’in akınları ile karşı karşıya kaldı. İskender’in ölümü ile dağılan devletinden sonra, burada; Baktriane adlı bir Yunan devleti kuruldu.
Türkistan’da siyâsî bakımdan ilk Türk hâkimiyeti M.Ö. üçüncü asırda Hunlar ile başlar. Mete’nin hükümdarlığı zamanında Hunlar bütün Türkistan’a hâkim oldular. Doğudan gelen baskılar devleti zayıflatınca, Çinliler yavaş yavaş Türkistan içlerine yayıldılar. M.Ö. 36 senesinde Çinlilerle yaptıkları savaşı kaybeden Hunlar, Kuzeybatıya doğru çekilmeye başladılar. Hunlardan sonra siyâsî bir birlik görülmeyen Türkistan’da daha çok Çinliler ile Arî kavimleri bir kaç asır te’sirli olmuşlardır. İran ile Çin arasındaki ticâret yolunun açılması ve Türkistan’dan geçmesi, Merv, Buhara, Semerkand, Fergana ve Kaşgar gibi şehirlerin, ticarî ve siyâsî bakımdan gelişmesini sağladı: Siyâsî ve iktisadî üstünlüğü kaybetmelerine rağmen Türkler, Türkistan’ın bir çok yerinde ekseriyeti meydana getiriyorlardı. Bu dönemde bölgede yaşayan Türkler arasında hıristiyanlık, Maniheizm ve Zerdüşt dinleri yayılmaya başladı.
Altıncı asrın ortalarında kurulan Göktürk Devleti kısa zamanda sınırlarını Mançurya’dan İran’a kadar genişletti. Göktürkler ile Sâsânîler anlaşarak, 566 senesinde Türkistan’ın güney kısımlarını elinde tutan Akhun Devleti’ni yendiler. Daha sonra Bizans ile anlaşan Göktürkler; Sâsânîleri yenerek, Afganistan Türkistanı’nı ele geçirdiler. Göktürkler, 630 senesinde Çinlilerle yaptıkları savaşta yenilince, Türkistan’daki hâkimiyetlerini kaybettiler. Yedinci asrın başlarında Bilge Kağan yönetiminde güçlenen Göktürkler, Türkistan’nın hâkimiyetini tekrar ele geçirdiler. Fakat bu hâkimiyet uzun sürmedi. Doğuda Çinliler ve batıda bütün İran’ı ele geçiren müslümanlarla uğraşmak mecburiyetinde kaldılar.
Hazret-i Ömer zamanında Ahmed bin Kays komutasındaki İslâm ordusu ile karşılaştılar. Ancak müslüman orduları, ilk defa 673 senesinde Ubeydullah bin Ziyâd kumandasında Aşağı Türkistan’a girdi. Ubeydullah bin Ziyâd buradan getirdiği Türkleri Basra şehrine yerleştirdi. Bunu bir süre sonra hazret-i Osman’ın oğlu Sa’îd’in Semerkand şehrini, kuşatması tâkib etti. Bundan sonra Kuteybe bin Müslim zamanına kadar Türkistan’a yapılan akınlar başarısızlıkla neticelenmiştir. Kuteybe bin Müslim, 705 senesinde Horasan valisi olduktan sonra, Aşağı Türkistan’a seferler düzenleyip, bölgenin ticâret merkezi olan Baykent’i ele geçirdi. Daha sonra mâmur ve müreffeh bir şehir olan Buhara üzerine yürüyüp fethetti. Bunu takiben, Talakan, Keş, Nesef ve Faryab şehirlerini ele geçirdi. Bir süre sonra bölgenin ticâret ve kültür merkezi olan Semerkand’ı kuşattı. Yerli halkın bütün direnmelerine rağmen, ordusunda bulunan Türklerin de yardımıyla Semerkand.’ı ele geçirerek, üs yaptı. Taşkend ve Fergâna’yı ele geçirmek istedi. Fakat bunu başaramadan 714 yılında vefat etti.
Kuteybe bin Müslim ile başlayan Türkistan fethi, daha sonra Horasan’a gön derileri diğer valiler tarafından devam ettirildi. Emevî halîfelerinden Süleyman bin Abdülmelik devrinde, Horasan valisi olan Yezid bin Mühelleb’in ilk hedefi Gürcan ve Taberistan’ı ele geçirmek oldu. Bunun için Harezm ile Gürcan arasındaki Dihistan Türkleri üzerine yürüdü. Dihistan şehrini ele geçirdikten sonra, Gürcan’ı kuşattı. Yedi aydan fazla süren kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi.
Halîfe Yezid bin Abdülmelik zamanında Horasan’a, fıtraten halim selim bir zât olan Sa’îd bin Hariz gönderildi. Bunun zamanında Türkistan üzerine sefer düzenlenmedi. Daha sonra yerine getirilen Müslim bin Sa’îd, Türklere karşı bir çok sefer düzenlediyse de bunların bir çoğunda mağlûb oldu. Bu seferler sırasında, islâmiyet lehine çok hayırlı gelişmeler oldu. Mahallî Türk hükümdarlarının bir çoğu ve onların yakın çevreleri İslâmiyet’le şereflendiler. Ayrıca İslâm dîni bölge sakinleri ve Türkler arasında sür’atle yayılmaya başladı.
Türkistan’da kurulan ilk müslüman Türk devleti; Karahanlılardır. Karahanlılar’ı Gazneliler, onları Selçuklular ve Gurlular ve Harezmşâhlar tâkib ederek, bölgede hâkimiyet kurdular. Türkistan’dan giden müslüman Türklerin liderliğinde Hindistan’da Delhi Türk devletleri kuruldu. Bu devletler, asker ve âlim ihtiyâcını hep Türkistan’dan karşıladılar. Türkistan on üçüncü asrın başlarında Moğol istilâsına uğradı. On dördüncü asrın sonlarında Moğol asıllı Müslüman Tîmûr Hân, Türkistan’ı hâkimiyeti altına aldı. On altıncı asrın başlarında Tîmûrlular Devleti’ne son veren Özbekler, Türkistan’a hâkim oldular. Özbeklerden sonra bölge küçük hanlıkların idaresine geçti. Tîmûr Han’ın torunlarından Bâbür Şah, Batı Türkistan’dan topladığı askerlerle, önce, Afganistan’a, sonra Hindistan’a hâkim oldu. Bâbürlüler Devleti’ni kurdu. Bu devletin askerleri ve âlimleri, daha çok Türkistan’dan getirilen kimselerdi.
Siyâsî, ekonomik ve askerî yönden Asya’nın en stratejik bölgelerinden olan ve asırlar boyunca hür ve müstakil yaşayan Türkistan, Rus ve Çin devletlerinin târih boyunca dikkatini çekmiş, açık veya sinsi düşmanlıklarına mâruz kalmıştır. Asya ile Avrupa arasında sâhib olduğu târihî ipek yolu, yeraltı ve yerüstü zenginlikten yüzünden Rusya ile Çin arasında paylaşılmaz bir ülke hâlinde idi. Doğu Türkistan, 1760 senesinde Mançur-Çin imparatorluğu tarafından işgal ve istilâ edildi. Batı Türkistan ise 1876 senesinde Rusya’nın işgaline uğradı. 1863 senesinde, Doğu Türkistan yeniden hürriyetine kavuştu. 1870 yılına doğru Yâkub Hân, merkezi Kaşgarolmak üzere, Doğu Türkistan’ın en büyük parçasında bir devlet kurdu. Bu devletin Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğunu îlân ederek, Osmanlı pâdişâhı Abdülazîz Hân’a bî’at edip, onun adına hutbe okuttu. Osmanlı hükümeti, bu bağlılığı kabul etti. Ülkeye askerî mütehassıslar gönderdi. Doğu Türkistan, Yâkub Hân idaresinde 1876 senesine kadar müstakil olarak yaşadı. Ancak, Asya’da güçlü bir müslüman Türk Devleti’nin kurulmasından ve hele bunun Osmanlı Devleti ile alâkasından korkan Rusya ile Çin, işbirliği yaptılar. İngiltere’nin de işe karışmasıyla bu Türk devletini yıkmak için bütün İslâm düşmanları bir araya geldi. 1876 senesinde Yâkub Hân’ın zehirlenmesi ile Türk devletinin parçalanmasından istifâde eden Mançur-Çin İmparatorluğu, Doğu Türkistan’ı yeniden istilâ etti.
İkinci istilâdan sonra, Mançur-Çin emperyalizmi Doğu Türkistan’da tam bir baskı idaresi kurdu. Sonra da Doğu Türkistan’ı Çinlileştirme (asimilasyon) hareketlerine hız verildi. Bu maksadla Doğu Türkistan adı değiştirilerek, Sinkiang adı verildi. Bunun dışında bir çok şehir ve kasaba isimleri Çince olarak değiştirildi. Çin’den yüz binlerce göçmen getirilip, bölgeye yerleştirilerek, Türk unsuru eritilmek istendi. Türkler, Çinlilerle evlenmeye zorlandı. İslâm dîni ve Türk gelenekleri yasaklandı. Cami ve medreseler kapatıldı, açık olanlar da devamlı kontrol altında tutuldu.
Zulüm ve işkence, Türklüğün kaybedilme çalışmaları senelerce devam etti. Nihayet yardım ümidini kesen Doğu Türkistan Türkleri, Çin zulmüne karşı 1931 senesinde ayaklandılar. 1933’de Doğu Türkistan’ın ekseriyetini Çin esaretinden kurtarıp merkezi Kaşgar olmak üzere, Müstakil bir Türk-İslâm devleti kurdular. Fakat Çinliler, Rusların askerî yardımı ile ayaklanmayı bastırıp, Türk devletine son verdiler. 1944’de, İli vilâyetinden başlayarak, yine Çin mezâlimine karşı başka bir ayaklanma daha meydana geldi. Kısa zamanda Torbagatay ve Altay adlı zengin ve stratejik ehemmiyete sâhib vilâyetler kurtarıldı. Merkezi İli olmak üzere yine müstakil bir, Doğu Türkistan Devleti kuruldu. Kurulan bu millî devlet, Doğu Türkistan’ı kurtarmak üzere harekete geçti ve her cephede Çinlileri mağlûbiyete uğratması ile Çinlilerin büyük bir korku ve endişeye kapılmalarına yol açtı. Bunun üzerine Çinliler yine Ruslardan yardım istediler. Rusya da baskı ve tehdidle Doğu Türkistan Devleti’ni Çin ile anlaşmaya mecbur bıraktı.
1949 senesinde komünist Çin kuvvetleri tarafından işgal edilen Doğu Türkistan, Türk-İslâm kültüründen tamamen koparılarak, komünist bir ülke hâline getirilmek istendi. Tam bir hâkimiyet sağlayabilmek için bölgenin târihteki yeri ve şöhretini unutturmak isteyen Çinliler, dünyâ kamuoyuna Doğu Türkistan’ı yasak bölge olarak îlân ettiler. Yakın bir zamana kadar hiç kimse Doğu Türkistan hakkında doğru bilgi alamadı. Seyahat etme imkânı bulamadı. Fakat Doğu Türkistan’da hürriyet mücâdelesi hiç bir zaman durmadı. Hemen her sene bir kaç direniş hareketi vuku buldu. Bunların neticesinde bâzan kısa ömürlü müstakil cumhuriyetler îlân edildi, bâzan da Çinliler tarafından korkunç katliâmlar yapıldı.
1876 senesinde Rusların hâkimiyetine giren Batı Türkistan’da da, baskı ve eziyet devam etmiştir. Kurulan Türk devletleri Rusya’ya bağlı olarak hüküm sürdü. Ruslar, 1917 senesindeki komünist ihtilâlinden sonra, Batı Türkistan’daki yarı bağımsız devletlere karşı savaş açtılar. Bir çok Türk aydınını öldürdüler. İnsanlar, kadın-erkek, ihtiyâr-çocuk demeden kızıl kurşunlara hedef oldular. Cami ve medreseler kapatılıp, din adamları kurşuna dizildi ve halka pek çok işkence yapıldı.
Güney Türkistan, Afganistan’ın hâkimiyetinde iken, 1979 senesinden beri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ile aynı akıbete uğradı. Fakat mücâhid halkın direnişi sayesinde on yıla yakın süren işgal son buldu.
Târih boyunca bölgede çok önemli din ve fen âlimleri yetişmiştir. İmâm-ı Buhârî, Hakîm-i Tirmizî, Muhammed bin Selâm el-Bîkendî, Abdullah bin Muhammed el-Müsnedî, Muhammed bin Yûsuf el-Bîkendî, İbrahim bin el-Eş’as, İmâm-ı Muhammed Şeybânî, Yûsuf-i Hemedânî, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî, Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Muhammed bin Muhammed Buhârî, Seyyid Emîr Külâl, Mahmûd Buhârî, Kadı Semerkandî, İbn-i Sînâ (tıb âlimi), Fârâbî (filozof), Bîrûnî (matematik âlimi), Harezmî (cebir ilminin kurucusu), Merginânî (İslâm astronomisinin kurucusu) ve Uluğ Bey (astronomi âlimi) bunlardan bâzılarıdır.
Yine İslâmiyet’in kabulü ile bölgede pek çok eser yazılmıştır. Türk edebiyatında ilk İslâmî eser olan Kutadgu Bilig Kaşgar’da yazıldığı gibi, bunu müşterek orta Asya Türkçesi ile verilen eserler tâkib etmiştir. Ortaya çıkan yeni kültür merkezlerinde pek çok eserler verilmişir. Kutadgu Bilig’i takiben, Atabetü’l-Hakâyık, Yesevî’nin şiirlerinin toplandığı Dîvân-ı Hikmet bunların başında gelmektedir. Harezm’de Ali’nin yazdığı Yûsuf ve Zelîha, Rabgûzî’nin Kısas’ul-enbiyâ’sı, Şeyh Şerîf Hoca’nın Muînü’l-Mürîd’i, Harezmî’nin Mahabbetnâme’si, Hucendî’nin Letâifnâme’si, Seyf-i Sarayî’nin Gülistan Tercümesi ile, bunları müteâkib Tîmûrlular, Bâbürlüler ve Şeybânîler devrinde yazılan pek çok eser bölgedeki kültür faaliyetlerini canlı tutmuştur. Hele on yedinci asır sonları ile on sekizinci asır başlarında yaşayan Sûfî Allahyâr’ın Türkçe şiirleri bölgeye ayrı bir canlılık getirmiştir. Gerçekten bu tekke şâirinin başta Sebâtü’l-Âcizîn adlı eseri ve şiirleri dillerden düşmeyerek, bugün bile islâmî Sünnî akidenin devamında mühim rol oynamaya devam etmektedir (Bkz. Sûfî Allahyâr).
Türkistan müslüman bir bölgedir. Müslüman olan Türkistan’ın nüfûsunun % 94’ü de Ehl-i sünnet itikadına ve Hanefî mezhebine mensuptur. Her ne kadar İslâmiyet, Sovyet ve Çin rejimi tarafından kaldırılmaya çalışılmakta ise de, bölge halkı inancına sıkı sıkıya, tâviz vermez bir şekilde bağlıdır. Bu bağlılıkta en etkili unsur, halk arasında ötedenberi yaygın olan; Ahmed-i Yesevî ve Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn-i Buhârî gibi İslâm büyüklerinin yollarının tâkib edilmesinin olduğu, batılı müsteşrikler tarafından ifâde edilmektedir. Hâli hâzırda bölgede mevcut cami adedi bilinmemektedir. Rusya’da ve Çin’de komünistler iktidara gelince, Türkistan’da on dört bin cami ve mescidi yıkıp, tahrib etmişlerdir. Bölgede bulunan kütüphânelerdeki binlerce Kur’ân-ı kerîm ve hadîs kitapları başta olmak üzere, bütün dînî eserleri toplayıp yakmışlar ve sokaklarda ayaklar altında çiğnemişlerdir. Bununla da kalmayarak, halkın elindeki dînî, millî ve târihî kitapları toplayıp imha etmişlerdir. Hattâ elindeki kitapları teslim etmek istemeyen binlerce müslüman, hunharca şehîd edilmiştir. Fakat bu zulümler, müslümanları yıldırmamış, düşmana karşı daha da bilenmelerine yol açmıştır. Ele geçirilebilen İslâm kitapları, halk tarafından ezberlenmiş, İslâmı yaşama azmi hiç bir zaman kaybolmamıştır. Bilhassa Rusların Afganistan işgalinde başarılı olamamaları, müslümanlarda, Rus askerini yenmenin zor olmadığı kanâatini uyandırmış ve hürriyet mücâdelesine şuurlu bir şekilde yeniden başlanmıştır. Türkistan topraklarında içi kor ile dolu yanardağın sessizliği hüküm sürmektedir. İstiklâl mücâdelesinin pek yakında yeniden başlayacağı tahmin edilmektedir.
 

Felak

SMS Onaylı
Normal Üye
Katılım
19 Mar 2019
Mesajlar
74
Türkistan'daki müslüman kardeşlerimize Allah yardım etsin, onları her türlü zulümden korusun inşallah
 
KONUYU OKUYAN VEYA CEVAPLAYACAK OLANLARIN DİKKATİNE.!!!

Konu yada kaynaklarda mesaj yazma zorunluluğu yoktur.

Gereksiz,anlamsız mesajlar yazarak konuları kirletmemeye çalışalım.

DEĞERLİ ZİYARETÇİLERİMİZ Forumuzdan daha fazla faydalanmak için Lütfen ÜYE OLUN.

ÜYE OLMADAN FİKİR ALIŞ VERİŞİ YAPAMAZSINIZ.!

YENİ SİSTEMİMİZDE SMS ONAYI OLMAYAN ÜYELER FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNAMAYACAKLAR

Bir Konuşma Başlat
Selam! Whatsapp'ta sohbet etmek için aşağıdaki danışmanlarımızdan birini tıklayın
Danışmanlarımız genellikle birkaç dakika içinde yanıt verir.